2 Şubat 2013 Cumartesi


Kelimeler kimi zaman hissetiklerini bir araya gelip oluşturamaz.Ya yetersizdirler ya da sen yettiremezsin... Kimi zamanda korkaktırlar. Sen yazmaktan korkarsın onlar dokunmaktan. Sanırım cebimde sana  yazmaktan korkutuğum milyarlarca kelime var,senin de dokunmasından korktuğun... Hayatta devam eden kocaman şeyler var bir de. Mesela sen bir yerlerde dururken, gitmek istediklerin başkalarına gider, gitmek istediğin yerlere başkaları gider, sevmek istediklerini dokunmak istediklerini durağanlık senden alıp bir yerlere götürür. Adı kader mi bilmiyorum mu,yaşananlar çoğu zaman garip şeyler. Sıradan gelseler bile...
Mesela gülümsemek kim bilir kaç fotoğraflanmış an da kaç farklı kişi de ,kaç farklı kişiye neleri anlatıyor aslında. Kimi çalınmış,kimi yalnız,kimi gerçek...
Ağlamakda öyle.. Aslında hissetmek öyle garip ki düşündüğünde,ve gözlerini kapatıp inandığında. Sana anlatılanları duymadığında. Hissettiğinden sadece hissetiğinde. Derinlik başka şey bu yüzden. Her şey de başka,mutluklukta başka acı da başka öfkede başka. Başlı başına başka işte. Neresinden tutarsan tut hayatı her şeyi istediğinden çok başka.. Kimin yazgısı tüm bunlar, bizim mi? Benim mi? İstediklerimden çok uzakta yetinmekle mi ilgili her şey. Ya da ...
Neyse. Sadece gerçekten hissetmekden başka ne var ki buralarda.. Hep rüzgarlar olmalı, yerli yersiz ışıklar biraz karanlık, sonra koku ve müzik. Bazen böyle boşluğu dinlemek gerek. Anlatılanları kenara atıp. Her şeyi yeniden kurmak , en senin olan yerlerine dokunmak... Sonra bazen dibe vurmak var. Herkes kendi korkularının dibinde. Kimsenin sahip olmadığı bir beteri yok. Benim beterim benim korkularım hep. Hiç başkasının olmadı olamaz da. Net. Sevmekten korkuttuklarımız beterimizdir. Aslında korkular hep beterdir. O boşluğa bıraksak kendimizi kim bilir nerde açarız gözümüzü. Yeri gelir öyle bir hayat isteriz ki elimizdekiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Huzur hep vardır ,aranır ve uzaktadır... Çoğumuza göre. Ama her şey benimle. Rüzgar,koku,yağmur,ışık,huzur,korku,hayat... Nerede yaşamalıyım? Kiminle, zararda olan kendimle mi ? Neyle savaşmalıyım içimde? Neye ait olmalı ruhum, nerede nefes almalıyım.? Kim bilir kaç soru içimde... Bütün cevaplarıyla birlikte. Gözlerimi neye açmalıyım,ya da neye tutunmalıyım? Kaç belirsizliğe çıkarım bu gidişle? Ne kadar yara alırım! Derinde... Neyim, kimim, kiminleyim... Tanrım herkes hayatı baştan yazabilir mi, lütfen bir çok acıya çok uzak ve bir çok mutluluğa çok yabancıyım. İzin ver bundan sonra kaldığın değil kaldığım yerden yaşayayım. 

Çizebilir miyim her şeyi en baştan sona? En baştan dokunabilir miyim?
Tekrar gidebilir miyim o kapılara,sırtımı rüzgarın gücüne değil soğuna verip;
Tekrar koklayabilir miyim okyanuslarda seni...
İstemek hakkım değil,ihtiyacım.
Notaları yok hayatımın sana dinletebileceğim
Ama koca bir gökyüzü var her gece bıkmadan izleyebileceğin...

Mesela uzun çayırları,papatyaları,kırmızıları
Gülüşünün karşısında bile yılmadan saçlarını saracağı rüzgarları
Üşüdüğünde, seni ısıtacak küçük güneşleri
Neşeleri,yağmurları,deml'eri..
Hakkın olan çoğu var cebimde 
İhtiyaçlı günlerime sakladığım...

Bazen diyorum ki;
Kontrol yok,bir çok şey yok
Bir yaşamak var derinde,neye tutunduğunu bilmeden
Sahipsiz notalar var,kainata çalınan...
Karanlığın yanında ufak umutlar;
Kıyılarda gidişlere yakılan mumlar kadar...

Belirsizlik hep var.
Zararsız belirsizlik.
Neden'ler den çok Nasıl'lar var diye mi yalnızlık?
Bu yüzden mi sessizlik...

Eksik mısralar var seni bekleyen;
Henüz yazılmamış,ama defalarca düşünülmüş...
Bir köşe de,kuytu da bazen de en kalabalıkda.
Ama hepsi sanki terk edilmiş,hepsi yorgun,hepsi küs..!

Sisler var bir de.
Ne nedeni ne de nasılı bilinmeyen...
Işık geçirmeyen,rüzgarı hissetirmeyen.
Neler var aslında elde gerçek olan...
Ama hep eksik olan...

Bir de küçük mutluluklar var ;
Ara sıra hal hatır soran...
En güzeli olan,hepsiyle tastamam.

Gitmelerden bahsetmiyorum bile
Yarı yolda dönülmüş olan...
Arada kalanlardan. Sesi de sessizliğide olmayanlardan..
Kendime anlatmadıklarım var daha..
Yokluk'la konuşmaktan....

Ama git gide eksiliyor her şey yorgunluktan...
Her giden hep eksik geliyor.
Her savaş başka,her bekleyiş başka
Ama eksilmek hep aynı dozda..

Yudum yudum,parça parça...
Usul usul,ama acımasızca...